Kalem kalbin dilidir... :)
Kategoriler - Sayfa Seçenekleri (Ek olarak söyleyeyim: Shiratori kuğu demektir.)  
  Ana Sayfa
  İletişim
  Tartışmalar
  Hüzün Temalı Şiirlerim
  Neşe Temalı Şiirlerim
  Hüzün Temalı Yazılarım
  Neşe Temalı Yazılarım
  Ziyaretçi defteri
  Alıntılar
  Tanrı'ya Mektuplar
  Haberler
Copyright 2010-2011 Bütün hakları saklıdır. Yayımlanan yazıların izinsiz kopyalanıp kaynak belirtilmemesi yasaktır. (Ayrıca dürüstlük bakımından hoş bir davranış da değildir.)
Sitemiz yapım aşamasındadır.




Create Your Custom Message

Hüzün Temalı Yazılarım

25 Temmuz 2010 Pazar 12:22
Yazı adı: Fark

Işığın fotonları havayı delip geçiyor. Saatin tik-takları susmak bilmiyor, öte yandan ben çok sessizim. Bu sessizliğimin kaynağı isyanım mı yoksa kabullenmem mi emin değilim. Çaresiz değilim aslında. Bir çok seçeneğim var devam etmek için. Bir çok sonuç var alabileceğim. Ama sebebi yok. Ve sebebi olmadıkça o sonuçların hiçbiri bana bir anlam ifade etmiyor.
Mutluluğu yakalamıştım. Parmaklarımın ucundaydı. Mutluluğu bulmuştum. Kendi içimde...
Fakat nedense şimdi hissedemiyorum onu orada. Gitmiş. O da gitmiş. O da bitmiş. Terk etmiş. Sen de gittin, fark ediyorum da. Sen de bitmişsin. Yüzümdeki ifade yalnızca küçümsemeden ibaret.
Değerliydin benim için. Çok değerliydin. Öyle değerliydin ki, hiçlik bile her şeydi senin yanında. Oysa her şey, hiç kadar değersizdi yine. Bir kısır döngünün başlangıcıydın sen, imkansızdın. Ulaşılmazdın.
Ulaştığımı zannetmiştim ama belki de geriye uzanması gereken ben değilimdir. Artık çabalamayı bırakmanın zamanı geldi. Çünkü bittin. Yoksun. Tamamen boşluktan, siyahtan, sessizlikten ve olmayan bir kütleden ibaretsin benim için.
Önemli sanmıştım seni. Yüceltmiştim, fazla yüceltmişim. İçimdeki yaraların onarılması için zaman geçmeli belki hala. Zamanın ilaç olduğunu iddia edenlerdensin sen de, belki haklısın, belki değilsin. Biz ne kadar çabalarsak çabalayalım, olacakları değiştiremezdik. Çünkü seçeneklerimiz olsa da sonuçları aynıdır. Çünkü kaderimizin ipleri bizim elimizde değildir. Onları kendimiz çizeriz, ama ne kadar seçenek koysalar da önümüze yaptığımız şey daireler çizmektir.
Tarih de böyledir. Bir dairedir. Kendi etrafında dönüp durur. Onu dümdüz bir çizgi yapmak bizim elimizde olsa da, yenilikten korkar insan. Kaçar.
Ve sen! Karanlıkta ulaşamayacağım bir yıldız gibi süzülüyorsun havada düşmeden... Yürüyorum sana, ama yürüsem bile sabitim.
Işığı yakıyorum karanlıkta kalmamak için, ama ışık beni aydınlatmaya yetmiyor. Yanıma geliyorsun, ama değerini yitirmişsin. Yanıma gelmen yalnız olduğum gerçeğini değiştirmiyor.
Sakince gülümsüyorum. Dünya üzerinde biz de değersiziz aslında. Koskoca evrenin içindeyiz. Bir samanyolunun, samanyolunun içindeki güneş sistemi... O kadar gezegenin arasından ufacık olan biz. Kıtalarımız, ülkelerimiz, şehirlerimiz, mahalleler, sokaklar, evler, odalar. Odaların kısımları... Biz ancak oradan sonra geliyoruz.
Bu kadar küçük bir bedene neler sığıyor? Değerlerimiz, prensiplerimiz, duygularımız, anılarımız...
Taşıyamayacağımız kadar değerli şeyler... Sen de sahipsin bunlara, sadece seninkilerin benimkilerden tek bir farkı var: Değersizler.
Dışımız, görünüşümüz, yaptıklarımız önemli değil fazla. Bildiklerimiz, bilmediklerimiz, hissettiklerimiz daha önemli belki de.
Ya da belki, hiçbiri önemli değil. Sadece biz önemli olmasını istedik. Çünkü önemsiz olan insanı yükseltecek şeylerin olduğuna inandık. İnanmak istedik. İnanamadık.
İnanmamalıydık, hata yaptık.
Ve şimdi küçüklükten yapmaya başladığımız hataların bedelini yavaş yavaş ödeyerek yaşayacağız. Kimileri güzel olacak, kimileri kötü.
Kimi gülümseyerek ödeyecek, kimi ağlayarak. Kimi sadece bekleyecek.
İki insan arasındaki en önemli fark, bu bedeli ödeme şeklidir.


24 Temmuz 2010 Cumartesi 19:28
Yazı adı: Sonbahar

Tahta kokuları... Islak toprak kokusu, yağmurun lezzeti. Hani o mevsim var ya kızıl kahve...

Gözümde, burnumda, kalbimde tütüyorsun.  Tüm varlığınla hem de.

Yere ağaçlardan düşmemek için mücadele veren kızılımsı sarı yapraklarını düşünüyorum. Hepsi de kahramanca ve kararlı bir savaştan sonra -kaçış yok- yenilir serin rüzgarlarına.

Kimi zaman kaygı veren gecenin uğultularını özlüyorum biliyor musun? Şemsiyemi unutup kaçarken o yağmurlarda sırılsıklam olmayı özlüyorum, eve gelince kollarıyla sarardı beni annem. Saçlarımı kurular, nezle olmamam için dua ederdi. Sevgi tablolarına sebeptin.

Özlüyorum dengesiz havalarını. Nasıl da tereddüt ederdik hrıka giysek mi diye!.. O tereddütleri de özlüyorum. Çünkü biliyorum ki o zaman: SONBAHAR gelmiştir.

Islanmış çakılların ayağımın altında ezilirkenki sesini duyuyorum. Tahta korkuluklar elimin altından kayıp giderken burnumda toprağın yağmurlarıyla ortaya çıkmış kokusu, kulaklarımda rüzgarın müzik gibi uğultusu, ve gözlerimde doğanın büyüleyici huzuruyla bir kez daha seni hatırlıyorum.

Şimdiyse açmakta olan havaya bakıyor, tenimde güneşin pırıltaılarını hissediyorum. Bir iç çekiyorum hırkamı çıkarırken üzerimden, terliyorum.

Öpücükler yolluyorum sana bu sıcak mevsimden biricik sonbahar'ım...

24 Temmuz 2010 Cumartesi 19:34
Yazı adı: Umut Külleri

Günaydın… Şafak sökmüş, hatta güneşin yarısı gözüküyor denizle gökyüzünün buluştuğu büyülü evden. Günaydın dedim ya, kim var bu dünyada o kelimelerin değerini bilen? Kim var bu gülümseyen sesi dinleyen? Kime ne bu küçük kızın dediklerinden değil mi? Kimseyi ilgilendirmez umut dolu kelimelerim. Pembe ufuk çizgisi renkten renge geçerken onunla beraber sevinç duymak isteyen bu kızın taşıyamayacağı kadar duygu yüklü kelimeleri kimin umurunda? Herkes geçiyor, herkes bakıyor geçtiği yere. Kimse görmüyor geçtiği yeri. Bakar-körler kuşatmışken, sağır olmak isteyip kulaklarını tıkayanlar doluşmuşken çevresine nasıl duyurur bu kız sesini? “Ağlayabilir miyim anne, kızar mısın ağlarsam?” diye soran bebeklerin sızlayan yürekleri kimin umurunda? Kimin umurunda bu güzel dünyanın çökmesi? Kim ilgileniyor gözleri olanların görememesiyle, kim üzülüyor kulakları olanların sağır olmasa da kulaklarını tıkamasına? Merhaba hiç kimse… Kimseye bu şafak sökmüşken günaydın diyemem, dinlemezler beni, kulaklarını tıkarlar. Günaydın. Şafak sökmüş. Pembe-kızıl bulutlar beyaza dönmüş, güneş denizle gökyüzünün birleştiği büyülü evden gözüküyor. Güneşli dünyama nefret dolu siyah yağmur bulutlarını getirenler kimler? Hız evreni burası, herkes çok hızlı. Zaman onlara ayak uyduramıyor biz zamana ayak uydurmalıyken. Hızlı olmak isteyenler sezgilerini yitirenler oluyorlar, yolda düşürdüklerini hiç farkında değiller. Adeta ağlıyor sema, damlaların ağaçları beslemesi için dua ederken ben. Boğazında düğümleniyor kelimeleri mavi semanın, gözlerinden düşmüyor damlalar, siyah bulutların nefretini atamıyor dünyasından. Ne oldu, niye karardı birden dünyam? Yalnızlık dinlerken beni, boşluk ile oyun oynarken, hiç kimseye her sabah günaydın derken niye karardı zaten siyah bulutlarla kaplı dünyam? Niye yıkıldı güneş doğarken büyülü evim? Gökyüzünde uçarken kim kırdı kanatlarımı? Pembe ufuk çizgisiyle buluşmaya giderken masum gökten hırçın denizin ortasına nasıl düştüm? Nasıl duyuracağım sesimi beni kurtarsınlar diye dalgaların gürültüsünden? Nasıl bağıracağım kelimeler boğazımda düğümlenirken? Nasıl korkacağım dehşet çığlıkları beni terk etmişken? Nasıl titreyeceğim soğuktan bu kadar hissizken? Nasıl ağlayacağım gözyaşlarım tükenmişken? Nasıl elimi uzatacağım tutunmak için hayata kollarım kopmuşken? Nasıl özleyeceğim ben insanları insan gibi davranan yokken? Nasıl soracağım kendime bu soruları düşüneceğim beynim üzüntünün içine kaybolmuşken? Nasıl konuşacağım dudaklarımı bulamazken? Nasıl sakinleştireceğim hırçın denizi ben, ben değilken? Ne istiyorsun benden? Ben aciz bir yaratıkken, o ise zaten kaybolmuş kendimi ben olmaktan çıkarabilir bir güçken, kim ne ister ağlayamayan benden? Kalbimi isteyemezler, zehir dolmuş kalbim, zehirle tıkanmış içim. Beynimi isteyemezler hissizlikten yok olurken. Benliğimi isteyemezler zaten yokken. Kanatlarım yüzgeç olurken derin sulara gömülüyorum hırçın dalgaların sakin köpüklerinin içinden. Duyuramadığım dehşet çığlığı titreyerek dudaklarımdan koparken, geleceği gördüğüm huzursuz rüyaların birinden uyanıyorum…
Saat  
   
Takvim ve Saat  
   
=)  
   
Ziyaretçi Bilgileri  
 
Hoşgeldiniz, IP adresiniz: 18.116.21.229

İyi eğlenceler dilerim... :)
 
Bugün 6 ziyaretçi (11 klik) kişi burdaydı!
Get Free Music at www.divine-music.info
Get Free Music at www.divine-music.info

Free Music at divine-music.info
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol